Bu soru Türkiye için geçerli tabi ama biz Mersin özeline indirgeyelim…
Mersin İl Milli Eğitim Müdürlüğü için soralım sorumuzu!
Yanıta dair öncelikle iki konudan bahsedelim…
Toroslar Anadolu Lisesi, Cuma günü İçel Sanat Kulübünde ‘Renklerin Dansı’ isimli bir sergi açtı. Kulüp üzerinden davetiyeye istinaden biz de muhabirimizi haber yapmak için açışa gönderdik.
Davetiyenin kamuoyuna ve basına göndereceğinden haberinin olmadığını düşündüğüm Okul Müdürü adını davetiyeye yazdırmayı bilmesine rağmen İLETİŞİM BİLMİYOR!
Muhabirimizin öğretmen ve öğrencilerin emeklerinin sergilendiği etkinliğe dair yapacağı haber amacıyla talep ettiği bilgi için “Memurum konuşamam” diyor!
Ve ilgili öğretmenlerin bilgi vermesine de izin vermiyor!....
Bir galeride Resim Sergisi açmaya gelene kadar ki süreç zannımca vizyon sahibi eğitimcilerin çabası ile olmuş… Çünkü bu raddeden sonrası böyle müdürlerin elinde heba oluyorsa aksi düşünülemez!
Gelelim ikinci olaya…
Bu daha vahim!
Milli Eğitim Müdürlüğü’nün faaliyetleri ile ilgili basın yayın kurum kuruluşlarına gönderilen basın bültenlerinde birinde şehven yapılan bir hata KRALDAN ÇOK KRALCILARIN bizlere gazetecilik öğretme cesaretini kendinde bulacak kadar gözünün dönmesine neden oldu.
Karşısındakinin GAZETECİ olduğunu unutan ‘ÖZEL’ kadrolardakiler, akla hayale sığmayan uslüp ile akıllarınca AYAR verdi!
İyi de gazeteci memur değil! Gazeteci kadrolu değil! Gazeteci torpilli değil ki!
Gazeteci hata yapar! Ve düzeltir! Ama işini nasıl yapacağını öğretmeye kalkmaz size düşmez!
İl Milli Eğitim Müdürü Fazilet Durmuş’un kamuoyu ile iyi ilişkiler kurma, diyalog geliştirme çalışmalarını yakından biliyorum. Kendisi bilmez ama birkaç defa yakın çevresi ile temasına da şahit oldum ve takdirle karşıladım.
Ancak müdürün kurumu gözeten, ileriye taşıyan olması gereken iletişim ve diyalog kanallarını kurarken altındaki kadroların bu kadar iş bilmez olması aşılamaz bir sorun!
Ülkede kadrolaşma her yerde! Liyakatsizlik en büyük sorun!
Ama Milli Eğitim de olunca iş değişiyor işte!
Memleketin altına dinamit döşemiş oluyoruz!
Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün en sevdiğim lafı; “Ülkesini en çok seven işini en iyi yapandır”
İşini değil konumunu, üstünü, bakanını, siyasetçisini SEVEN ile işte geldiğimiz sonuç bu oluyor!