Ne güzeldi.
Depremleri unutup keyfimize bakıyorduk bir süredir.
Önceki gün yaşadığımız 6.2’lik İstanbul depremi keyfimizi kaçırdı.
Korktuk.
Panikledik.
Uyandık.
Hatırladık.
**
Hakkımızı yemeyelim!.
Felaketlerin yıldönümlerini hiç unutmadık.
En iyi yaptığımız işi yaptık;
Andık.
Yürüdük.
Nutuk attık.
“Unutursak kanımız kurusun” diyenler bile çıktı aramızda.
Oysa bizim topraklarda bir günlüktü böyle afaki ve hamasi nutukların raf ömrü.
Hepsi çöp oldu.
Anmalarımız dillere destandır anlayacağınız.
Bir de tedbir vardır dillerimizden düşmeyen.
Neyi yapmadığımızı anlatırız günlerce.
Haliyle neyi, nasıl yapmamız gerektiği gelir peşinden.
Ağzı olan konuşur.
Hemen herkes aynı fikirler etrafında uzlaşır.
İş yapmaya gelince ortada kimse kalmaz.
Korku bitmiştir ya;
Parolamız “Allah kerimdir” artık.
Ta ki; yeni bir felakete, veya geçmiş felaketlerin yıldönümlerine kadar geçerlidir bu parola.
Mersin deprem felaketine çok uzak değildir.
Yakın geçmişimizde korkulu anlar yaşamış olduğumuz hala akıllarımızın bir köşesinde durur.
Bir gün başımıza geleceği de varsayım değil, kuvvetle muhtemeldir.
Bu nedenle yapacak çok işimiz vardır.
Çok güvenli olmayan bir zemin üzerinde oturduğumuzu hemen herkes bilir bu coğrafyada.
Yapılacak işlerin ne olduğunu da biliriz ahalice
Bu konuyla kimlerin ilgili, sorumlu ve çözüm üretici olduğunu da yine herkes gayet iyi bilir.
Garabette burada başlar bizim ellerde.
Bu güne kadar ne yapılmıştır.
Ne yapılmaktadır.
Daha ne yapılacaktır.
Kimse bilmez.
Bilen varsa da anlatmaz.
Bu nedenle gazeteci bir vatandaş olarak arada bir sorar, en azından bilgi talep ederiz yetkili, etkili ve sorumlulardan.
Hiç birinden ses çıkmaz.
Açıklama gelmez.
Bir tanesi insafa gelip;
“Halin budur, olacağında şudur” demez.
Bana göre iki ihtimal vardır bu durumda;
Ya kendilerini sorumlu hissetmiyorlardır.
Ya da vatandaş umurlarında değildir.
Bir tek Bizim Beyefendi’nin sesini duyarız;
O da;
“Depremzedeler Mersin’e sığındı, nüfusum arttı, genel idarenin bizim payımızı arttırması gerekir” mealindedir ki;
Tamamen hissi bir durumdur.
Depremle değil, kasa ile ilgilidir.
Buradan aldığımız mesajı şöyle özetleyebiliriz;
“Mersinli; tırnağın varsa başını kaşı..”
**
Sevdiğim Laflar:
“GÜTTÜĞÜ ÜÇ DENE DAVAR, ISLIĞI DÜNYAYI DUTAR!..”