HEDİYE EROĞLU
Mersin Büyükşehir Belediye Meclisi’nin 2025 Yılı Temmuz Ayı Olağan Toplantısının 2. Birleşimi Kongre ve Sergi Sarayı Çok Amaçlı Salon’da yapıldı.
Toplantıda gündeme gelen Silifke İlçesi, 2. Etap (Atayurt-Atakent-Narlıkuyu Bölgesi) ile 3. Etap (Tisan Planlama Bölgesi) 1/5000 Ölçekli İlave ve Revizyon Nazım İmar Planı'na gelen itiraz görüşmelerinde Mersin’de özellikle batı kesimdeki Kıyı Kenar Çizgisi Kanunu’na aykırı yapılaşma süreci tartışmaları öne çıktı
“ALINACAK KARAR ORTAK GÖRÜŞ OLMALI”
Konuyla ilgili ilk olarak söz alan Silifke Belediye Başkanı CHP’li Mustafa Turgut, söz konusu bölgenin imar geçmişinin yaklaşık 40 yıla dayandığını söyleyerek, “1987 yılında yapılan bir imar kanunu olup, 1992 yılında Kıyı Kanunu çıkıyor.
İmar planı ile ilgili daha sonra revizyonlar yapılmış, 2002 ve 2006’da o zamanki bakanlıkların görüleri var. Hangi karar alınırsa olunsun çok ciddi etkileri olacak. Dolayısıyla bu konu tekrar komisyonda değerlendirilmeli. Konunu muhataplara etkisi çok fazla bir de alınacak kararın uygulama imar planı aşamasına kalmadan ilçe belediyesinin 1/1000 binlik karara kalmadan, ortak görüşle burada belirlenmesi sağlanmalı” dedi.
“BU BÖLGEDE KIYI KENAR KANUNU’NUN UYGULANMASI DURUMUNDA BİNLERCE KONUT VE İ YERİ ETKİLENECEK”
CHP’li Silifke Meclis üyesi Cemil Sungur da, söz konusu bölgedeki belediyelerin 30-40 yıllık geçmişi olduğuna dikkat çekerek, “Bu bölgede Kıyı Kenar Kanunu’nun uygulanması durumunda sadece Narlıkuyu’da yaklaşık 500 Atakent’te 2 bin 500 civarı konut ve iş yeri etkilenecek. Dolayısıyla bu insanların ciddi anlamda hem maddi hem manevi olarak mağdur edileceği önemli bir konu. Revizyon imar planında bile bu konunun gündeme gelmesi o bölgede yaşayan vatandaşlar arasında ciddi bir infial yarattı. Konu tekrar komisyonda incelenmesi için iadesini talep ediyoruz” dedi.
“ŞİMDİ BELEDİYEYİ UYARANLAR KEŞKE 1993 YILINDA BURADA OLSALARDI”
CHP’li Meclis üyesi ve İmar Komisyon Başkanı şehir plancısı Uğur İnce ise süreci değerlendirmek gerektiğini söyleyerek, “Bugün burada Mersin Büyükşehir Belediyesi bir revizyon imar planı yaparken, kıyı yönetmeliğini uygulamıyor. Burada biz 2 sefer askıya çıktık ve ikisinde de Çevre Şehircilik İl Müdürlüğü ile Mersin Valiliği Plan İnceleme Komisyonundan bize itirazlar geldi. Bu konu sadece Silifke, Narlıkuyu özeli ile ilgili değil, kenti ilgilendiren ve sadece belediye meclisinin çözebileceği bir konu değil. Sahil şeridimiz Çeşmeli, Tömük, Erdemli ve Silifke sahil şeridi ile ilgili 1987 yılından beri yapılmış imar planları var. 1987’de Kızkalesi’nden Silifke’ye kadar Silifke Belediyesi tarafından bir plan onaylanıyor. Akabinde 1989’da Susanoğlu Atakent Belediyesi ve 1992’de Narlıkuyu Belediyeleri kuruluyor. 1992’de Kıyı Yönetmeliği çıkıyor ve Bayındırlık Bakanlığı tüm belediyelere ‘planlarınızı düzenleyin’ diyor. Bu kapsamda sadece Susanoğlu’nda 2011 yılına kadar 6 tane revizyon imar planı yapılıyor. 2012’de de Narlıkuyu için revizyon yapıyor ve 2014’de Büyükşehir Yasası’na bağlı olarak bu belediyeler kapatılıyor.
Bu secerenin tamamı Erdemli için de geçerli. 1987’de planlar yapılıyor, 1992’de Kıyı Yönetmeliği çıkıyor akabinde her belde belediyesinde 5’er, 6’şar tane revizyon plan yapılıyor. Bu süreçte hiçbir denetim olmuyor.
Silifke Belediyesi geçen yıl karar alıp, belde belediyeleri tarafından alınan kısmi yapılaşa kararlarını bize ilettiği için biz harekete geçtik, yani planlama şeridinde kısmi yapılaşma varmış gibi işlem yaptı.
Şimdi buradan ben Valilikte veya Çevre Şehircilik İl Müdürlüğündeki itirazları yazan kişilere de bir şey diyemiyorum keşke onlar 1993 yılında burada olsalardı.
Şuan bu plan ölçeğinde yapılacak düzenleme yaklaşık olarak en aşağı 40 bin bağımsız bölüm etkilenecek. Bu sadece bizim belediye olarak altına gireceğimiz bir konu değil. Neden çünkü bu planlar geçmişte onaylanmış ama 2014’den sonra Büyükşehir’e geçmiş. Ondan önce bu denetimler valilikler veya çevre Şehircilik İl Müdürlüğünün görev alanında.
Kıyı mevzuata aykırı planlar üretilmiş” dedi
“GEÇMİŞTE PLANLAR YAPILIRKEN DENETİM YAPILMMIŞ, HATALAR YAPILMIŞ”
Büyükşehir Belediye Başkanı Vahap Seçer de, 1987’den 2014 yılına kadar planlar yapılırken denetim olmadığını, çok hatalı planlar yapıldığını söyleyerek, “ Kıyı Kenar Çizgisi, kısmi yapılaşa konuları dikkate alınmıyor, bu tip ilkeler yok sayılıyor, yanlış, hatalı, mevzuata aykırı işler yapılıyor.
2014’de idari sınırlar belediye sınırları oluyor ve konu bizim kucağımızda kalıyor. 2014’den buyana orada imar çalışmaları yapıladığı için 1/5 binlik ve binlik, 2019’da sonra yapılan çalışmalarda bu sorun karşımıza çıkıyor. Kucağımızda bulduğumuz bir sorun. Bu sorun zamanında yapılan planların belde, ilçe belediyelerince mevzuata aykırı yapılmış gerekli denetimler yapılmamış, eksik kalmış ve orada aykırı yapılaşmalar olmuş. O ünün doğrusuyla gözden kaçanlar bugün önümüze çıkıyor.
“YANLIŞI YANLIŞA DÜZELTİP AYNI ŞEKİLDE DEVAM ETMEKTENSE YENİ MEVZUATA UYALIM DİYORUZ”
Biz şimdi yeni planlar yapıyoruz, yanlışı yanlışa düzeltip aynı şekilde devam etmektense yeni mevzuata uyalım diyoruz ama bu sefer de komplikasyonlar çıkıyor. Birlerce konut söz konusu. Vatandaş ile belediye karşı karşıya geliyor.
Bu sadece belediyenin çözeceği bir iş değil. Tamam güzel, Çevre İl Müdürlüğü sen bizi mevzuata uygun çalışmaya zorluyorsun, burada da hakkın car ama bunun sonucunda bir takım sorunlar ortaya çıkıyor, biz halkla karşı karşıya kalıyoruz. Geriden gelen sorunların günahını neden bize yüklüyorsunuz? Buna bir çözüm bulalım. Vatandaşlar, Çevre İl Müdürlğü, odalar bizi dinlesin, buradan ortak bir çözüm bulalım” dedi.
İKİNCİ KONUTLAR NE OLACAK?
CHP’li Uğur İnce ise “1992’de Kıyı Kanunu çıkıyor ve ilk 50 binlik bölüm park ve ikinci 50 binlik imarlı bölüm günübirlik alan olarak işaretleniyor. Ama örneğin 1993’de Susanoğlu’nda imar planı yapılıyor ve Bayındırlık Bakanlığı’nın da görüşü alınmasına rağmen, 50 inlik planlar uygulanmıyor.
Bu konu sadece bu bölgeleri ilgilendirmiyor, burada ayrıca birde ikinci konutlar var. Burada belediyeler imar uygulaması yapmış, imar durum belgesi, ruhsat vermiş, bağımsız bölüm oluşturulmuş, kat mülkiyetine geçilmiş ve binlerce konut yapılmış. Bugün tartıştığımız yer Narlıkuyu ama yarın tartışacağımız yer; Çeşmeli ve Tömük. Bu kapsama kısmi yapılaşmasını resmi olarak alan belde belediyeleri de ver ki bunlar; Kargıpınarı ve Limonlu.
“İNSANLAR BU PLANLARA GÜVENEREK RUHSATLI GAYRİMENKULLER ALDILAR”
Bu aşama biz şu sorunla karşı karşıyayız; Kıyı mevzuatını uyguladığımız takdirde sayısını bilmediğimiz insanların konutları, birinci 50 binlik imar planında kalıyorsa park ikinci 50’de kalıyorsa günü birlik konut olacak. Ama bu insanlar bu planlara güvenerek ruhsatlı gayrimenkuller almış kişiler.
Bu sadece belediyelerle çözülecek bir sorun değil. Bu belki Çevre Bakanlığı’nın Mersin özelinde veya kıyı kenar yönetmeliği özelinde çözülebilecek bir mesele. Bize itiraz eden kurum ‘kısmi yapılaşma rapora bağlanabilir, meclis kararı ile alınmaz’ diyor. Valilik ve Çevre Şehircilik doğru söylüyor ama 1987 yılının planlarında ve sonra belde belediyeleri kurulup, kapandığı için Kıyı Kenar Yönetmeliğine göre biz teknik rapor oluşturamıyoruz. Bunu kurumlardaki resmi meslektaşlarımız da kabul ediyor.
Biz burada birinci ve ikinci 50 binlik planları uygulasak belki binlerce vatandaşımız, imar planımıza dava açacak. Uygulamasak bu defa idari yönden Çevre Şehircik veya valilik meclise veya belediyeye dava açacak, o yüzden tıkandık ve daha da tıkanacağız Çeşmeli, Tömük gündeme geldiği zaman da, biz alnı problemi yaşayacağız. Geçmişte ki kötü örneklerle yüzleşemezsek veya bunları kanuni bir zemine getiremezsek, gelecekte insanlar mağdur olacak, 2040-20250 için öngördüğümüz gelecek projeksiyonunda planlama ilkelerini de yapamayacağız” diye konuştu.
“BU SORUNA BÜTÜNCÜL BİR ÇÖZÜM BULUNMALI”
MHP’li Meclis Üyesi İlker Yalçın ise “Çeşmeli’de Kıyı Kenar çizgisi içinde kalan bölgede 40 bine yakın veya daha üstünde konut var. Şimdiye kadar Büyükşehir Belediye Meclisini İmar Komisyonu’nda bu konuyla ilgili işlem yapmıyorduk, gelen talepleri iade ediyorduk. Bu kapsamda Tömük, Arpaçbahşiş de komisyona iade edilmeli, bu soruna bütüncül bir çözüm bulunmalı” dedi
EYLÜL’E KADAR TARTIŞILSIN
Başkan Vahap Seçer ise “Bu gündemi meclise getirdik ama MHP, CHP, AK Parti tüm gruplar konuyla ilgili görüşlerini aktarsın istedik ama geri komisyona iade edeceğiz. Konu Eylül’e kadar tartışılsın, ortak bir çözüm bulunsun. Biz bu şekilde çıkartabiliriz, bizim için doğrusu bu ama ben halk neznindeki yansımalarını da görebiliyorum. Halk sadece bize gelmeyecek size de gelecek. Yani sadece CHP’li meclis üyelerine, ‘nasıl böyle bir karar aldınız’ diye itiraz etmeyecekler. Size de itiraz edilecek. Nihayetinde konu komisyona oy birliğiyle gelmiş durumda.
AKP: “ÇÖZÜM ARAYALIM DEDİNİZ BU DENENEBİLİR BUNU DESTEKLERİZ”
AKP Grup Başkanvekili Meclis üyesi Muhammed Emin Tunçaz ise “Eski belediyeler döneminden gelen bir sorun, çözümsüz bir hale gelmiş. Fakat bizim buradaki çalışmalarımız sırasında mevzuatı uygulamak gibi bir zorunluluğumuz var. Siz geri gönderelim, çözüm arayalım dediniz bu denenebilir bunu destekleriz. Ama eğer belediyemiz bünyesinde halledemeyeceğimiz adına çözebilmek adına ulaşılması gereken yerlere ulaşılması için hep birlikte gayret içinde oluruz. Fakat mevcut mevzuatı uymak gibi bir mükellefiyetimiz de açık” dedi.
“ORADAKİ İNSANLARIN TAPULARINA BELKİDE ŞERH KONULACAK, BELKİ DE TAPULARI ÇÖP HALİNE GELECEK”
CHP’li Silifke Meclis üyesi Cemil Sungur ise “Narlıkuyu Belediyesi 2005’de yılında Bayındırlık Bakanlığına kısmi yapılaşmayı soruyor, bakanlık ise yürürlükte imar planlarının geçerli olduğunu söylüyor. Ayrıca 2009’da da bu konuda Danıştay’a dava açılıyor, 2010’da karar veriliyor, kısmi yapılaşmanın burada uygulanamayacağı ve mevcuttaki imar planlarının geçerli olduğu söyleniyor.
Böyle bir kararın uygulanması durumunda, oradaki insanların tapularına belkide şerh konulacak, belki de tapuları çöp haline gelecek. İskanlı, ruhsatlı, zamanındaki mevzuata uygun, her şeye uyun şekilde yapılmış, satın alınmış yapılar ilk 50’deyse park alanında, ikinci 50’deyse günübirlik alanda kalmış olacak. Halkın ciddi bir mağduriyeti söz konusu.
Bu karar D400 karayolunu da kapsıyor. Buradaki işletmelerin hepsi bugün yapılan yapılar değil, hepsi mevzuata uygun, ruhsatlı yapılar. Bunu yaracağı sosyal infial büyük sorun. Bu sorun sahil boyunca her yerde geçerli. Bunun yaratacağı sosyal ve siyasi sonuçları infiali siz düşünün” diye konuştu.
“AŞAĞI SAKAL YUKARI BIYIK”
Vahap Seçer ise “Biz bu sorunların olacağını gördüğümüz için vatandaşın mağduriyetini önlemek adına farklı bir karar almıştık ama Valilik ve Çevre İl Müdürlüğü’nden, uygun olmadığı, mevzuata aykırı olduğu yönünde uyarı aldık. Evet bu uyarıyı yapanlar haklı ama bu tarafta da nemli bir halk kitlesinin mağduriyeti söz konusu. Burada kötü bir rol oynamak istemiyoruz. Sanki tüm sorunların anası bizmişiz gibi, 1980’yıllardan buyana üzerinden 40 sene geçmiş bu sorunu çözmekle baş başa kalmışız, kucağımızda bulmuşuz.
Bakanlık, Valilik, Çevre İl Müdürlüğü veya idare bize ‘bu yapılan yanlıştır diyoruz, siz ısrarla bunu önümüze getiriyorsunuz, size dava açıyoruz, siz görevinizi uyarılara rağmen yapmıyorsunuz’ diyerek, bize dava açabilir. Biz de böyle bir durumla karşı karşıya kalıyoruz. Aşağı sakal yukarı bıyık misali” diye konuştu.
Silifke Belediye Başkanı Mustafa Turgut, “Danıştay, 1992’den önce yürürlükte bulunan kıyı mevzuatına göre belirlenmiş planlar aynen geçerli kabul ediliyor” diyerek araya girerken, Vahap Seer, “Ama buna rağmen idare itiraz ediyor” dedi.
Uğur İnce ise “Eğer biz bugün birinci 50 binlik ve 2’inci 50 binlik diye kabul edersek 3’üncü defa plan askıya çıkmış olacak. Kıyı Kanunu Yönetmeliği ve sahil şeritleri bakanlığın yetkisindedir. Narlıkuyu ve Susanoğlu’ndan daha önce alınmış kararlar olmasına rağmen işin içinden çıkamıyoruz. Hiçbir zaman kısmi yapılaşma kararı olmamış yer var ki onlarda ne yapacağız bilemiyoruz.
“TAPULAR ÇÖP OLACAK’ GİBİ BİR BEYAN ANCAK AJİTASYON İLE İFADE EDİLEBİLİR”
AKP’li Muhammed Emin Tunçaz ise “Bu geçmişten gelen bir sorun o zaman da Kıyı Kanunu olmasına rağmen mevzuata aykırı yanlış uygulamaların devamı mahiyetinde belediyelerin bu sorunu kucaklarında bulması normal. Tüm bu konuşmalarda çözümsüzlüğü bakanlık dayatıyormuş gibi bir görüntü çıkması haklı değil. Buna ilişkin neticede yapılması gerekenleri birlikte araştıralım derken, o bölgedeki insanlar bizi izliyorken, ‘tapular çöp olacak’ gibi bir beyan ancak ajitasyon ile ifade edilebilir. Yangına körükle gitmek diye bir bir var.
Kıyı kenar çizgisi içinde denize girme özgürlüğünün engellendiği tarzda ev alanlar bir gün bu meselenin karşısına çıkacağını biliyordu. Kanun bilmemek, mazeretlere rağmen biliniyordu. Bu sorunun çözümüne ilişkin elimizden geleni yapalım. Ama meseleye insanları tedirgin etmeksizin kanun çerçevesinde yaklaşalım. Bakanlığımızın da istediği çözümün mevzuat dahilinde olduğunu kamu kurumlarının mevzuat dahilinde çalışma zorunluluğu olduğunu hatırlatmak isterim
“BİR AJİTASYON SÖZ KONUSU DEĞİL. BİZİ VATANDAŞ İLE KARŞI KARŞIYA GETİRMESİN BU DURUM”
Vahap Seçer ise “Bir ajitasyon söz konusu değil. Bizi vatandaş ile karşı karşıya getirmesin bu durum. Tamam kararı belediye meclisi alıyor ama bakanlığın uyarısı ile alıyor.
Binlerce ev, 30 binin üzerinde bağımsız konutu ilgilendiriyor bu durum. Küçümsenecek bir rakam değil. Bizim ortalığı karıştıralım diye bir derdimiz yok ama ortalık karışmış zaten. İnsanlar komisyon toplantısına gelmişler, ‘siz nasıl böyle bir karar alırsınız’ diye. Bana çözüm ile gelin. Ben demiyorum ki birbirimize topu atalım ama kimse de bana atmasın. Topu bana atmasınlar.
Bugün bu kararı almamın sebebi bu, siz de öz alın, vatandaşa, ‘durum bu, biz meclis olarak bu kararı alıyoruz ama mevzuata gereği bunu yapmak zorundayız’ deyin. Ben durumu aydınlatma gayretindeyim. Yoksa vurur geçer karar alırız ama yarın yine mahkemeden dönecek. diğer türlü yaparsak vatandaş kapımızı aşındıracak. Diğer türlü yaparsak bize dava açılacak. Anlaşalım.
AKP’li Mumammed Emin Tunçaz ise “İnsanlar bizi izlerken, kulaklar buradayken ‘tapuları çöp olacak’ beyanı, ajite edici insanları tedirgin edici bir beyandır” tepkisi verdi.