İBRAHİM YÜNCÜLER
TBMM’de İyi Parti adına İklim Kanunun ile ilgili konuşan Mersin Milletvekili Burhanettin Kocamaz, Avrupa’nın çok boyutlu bir krize dönüşen iklim sorunları için çözüm politikalarına yönelirken, Türkiye’de bu anlayıştan uzak, piyasa odaklı bir kanun yapma çalışılmasını eleştirdi.
“TÜRKİYE’NİN 2050’DE HEDEFİ; SIFIR KARBON EMİSYONU”
İklim değişikliğinin günümüzde yalnızca çevresel bir mesele olmaktan çıkarak çok boyutlu bir krize dönüştüğünü belirten Kocamaz, imzalanan Kyoto Protokolü ve Paris Anlaşması’nın ülkelerin karbon emisyonlarını azaltmaları konusunda bir dizi hukuki ve siyasi sorumluluklar getirdiğini aktardı. “Buna rağmen ülkemiz bu durumu çok fazla ciddiye almamış, kapsamlı ve bütüncül bir iklim kanunu ne yazık ki bugüne kadar çıkarılamamıştır” diyen Milletvekili Kocamaz, “Hâlbuki ülkemizin 2050 yılında net sıfır karbon emisyonu hedefine ulaşmak için önümüzdeki yıllarda yaklaşık 300 milyar dolara yakın bir ilave yatırım yapması gerekmektedir.
“HAZIRLANAN TEKLİF, GERÇEKÇİ VE BAĞLAYICI HÜKÜMLERDEN UZAK”
Hazırlanan teklifin esas itibarıyla emisyon ticaret sistemine odaklandığını, buna karşın iklim krizine sosyal, ekonomik ve ekolojik boyutlarıyla yanıt verebilecek gerçekçi ve bağlayıcı hükümlerden uzak olduğunu görüyoruz. Meclise getirilen teklifin, karbon emisyonu ticareti sisteminin 2027 yılı itibarıyla devreye sokulmak istenmesi nedeniyle mecburen gündeme getirildiğini biliyoruz. İklim Kanunu Teklifi, Paris Anlaşması'nın getirdiği küresel yükümlülükler çerçevesinde mecburen ve yasak savma kabîlinden hazırlanmış olduğundan gerçek anlamda emisyon azaltımını sağlayacak politika ve mekanizmalardan yoksun durumdadır.
“AVRUPA ÖNLEM ALMA PEŞİNDE, TÜRKİYE PİYASA ODAKLI KANUN”
Oysaki Avrupa Birliği başta olmak üzere birçok ülke iklim yasaları, sanayi dönüşümü, yenilenebilir enerji yatırımları, enerji verimliliği, sürdürülebilir tarım politikaları ve ekosistem temelli çözüm politikalarına yönelmiştir. Hâlbuki Meclise getirilen İklim Kanunu Teklifi bu alanların hiçbirine kapsamlı ve kalıcı bir şekilde yer vermemekte ve yalnızca piyasa odaklı bir düzenleme olarak öne çıkmaktadır” dedi.
“EMİSYON AZALTIMI İÇİN NET VE BAĞLAYICI YÜKÜMLÜLÜKLER OLMAMASI CİDDİ EKSİKLİK”
Kanun teklifinin Türkiye'nin emisyon azaltımı hedefleri doğrultusunda net ve bağlayıcı yükümlülükler getirmemesi ciddi bir eksik olarak tanımlayan Burhanettin Kocamaz, açıklamasını şöyle sürdürdü; “Oysa önümüzde Avrupa Birliğinin 2030 yılına kadar emisyonlarını yüzde 55 oranında azaltma hedefi ve 2050 yılı itibarıyla karbonun nötr olma taahhüdü bulunmaktadır. Getirilen bu teklifle, ülkemiz yalnızca karbon piyasası mekanizmalarını düzenlemeye odaklanarak Paris Antlaşması'na taraf olan ülkelerin büyük çoğunluğunun benimsediği bağlayıcı hükümlerinden özellikle kaçınmaktadır.
“BİLİNÇLENDİRMEK İÇİN GEREKLİ POLİTİKALARI İÇERMİYOR”
Teklifin en önemli eleştiri noktalarından biri, karbon ticaretine aşırı vurgu yaparak iklim krizini piyasa mekanizmalarıyla çözmeye yönelik bir yaklaşımı benimsemesidir. Karbon ticaretine dayalı düzenlemeler sera gazı emisyonlarını sınırlandırmada tamamlayıcı bir araç olabilir ancak tek başına bir çözüm olarak sunulması ciddi sorunlara yol açacaktır.
Teklifin en büyük eksikliklerinden biri, iklim değişikliğine uyum sağlamak ve toplumun çeşitli kesimlerini desteklemek ve bilinçlendirmek için gerekli politikaları içermemesidir.
“YALNIZCA BÜYÜK SERMAYE DEĞİL, İKLİM KRİZİNE KARŞI KIRILGAN KESİMLERDE DESTEKLENMELİ”
İklim kriziyle mücadele sadece sanayi sektörünü düzenlemeyi değil, aynı zamanda enerji dönüşümünü hızlandırmayı, tarım, orman ve sulak alanlarda sürdürülebilir politikalar geliştirmeyi de içerir. Özellikle yasa teklifinde emisyon ticaretinden elde edilecek gelirlerin nasıl kullanılacağına dair hükümler yer almakla birlikte, bu gelirlerin büyük sanayi şirketlerine ‘yeşil dönüşüm desteği’ adı altında aktarılacağı belirtilmektedir.
Emisyon ticareti sisteminden elde edilen gelirler yalnızca büyük sermayeyi desteklemek için değil, toplumsal dönüşüm ve iklim krizine karşı kırılgan kesimleri desteklemek için de kullanılmalıdır. Birçok Avrupa ülkesi Yeşil Mutabakat Anlaşması kapsamındaki sanayi dönüşümünü teşvik etmekle kalmayıp vatandaşlarını ve küçük işletmeleri enerji dönüşümü konusunda ekonomik olarak da desteklemektedir. Bizde de aynı şekilde destekler verilmelidir.”